Yaklaşık 298 kuş çeşidine ev sahipliği yapan, İzmir'in sembolü gibi olan flamingoların Türkiye'deki 2 evinden ve Türkiye'nin 14 Ramsar alanından birisi olan Gediz Deltası içinde yer alan İzmir Kuş Cenneti'nin yeteri kadar ilgi görmediğini düşünüyorduk, yerinde inceleyelim dedik.
Nedir Ramsar Alan? Özel bir sözleşme ile koruma altına alınmış sulak alan anlamında kullanılmaktadır. Adını Uluslararası Anlaşmanın yapıldığı İran'ın Ramsar kentinden alır.
Gediz Delta'sına Kuzey Çevre Yolu vasıtası ile artık çok rahat gidilebiliyor. Sasalı Kent Ormanı, Doğal Yaşam Parkı ve Çamaltı Tuzlası gibi her biri ayrı gezilmesi gereken doğal alanların bulunduğu bölgenin en büyük alanı olan 40 bin hektarlık Kuş Cenneti, İzmir Körfezi'nin Ege Denizi'ne açıldığı koridorun bir yakasında yer alıyor. Bölgenin en büyük alanı olmasının yanısıra en uç noktadaki yeri olmasından dolayı sizi hedefinizden saptıracak çok fazla etken var. Eğer kararlı bir şekilde Kuş Cennetine gidiyorsanız yol üzerindeki bu doğal güzellikler ve geniş alanlı, cazibeli kahvaltı/mangal alanları sizi yoldan çıkartamayacaktır. ...
Bölgenin içerisinde Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından korunan tek alan burası. Yazının başında da belirttiğimiz gibi 298 kuşa ev sahipliği yapıyor.
İşin özünde İzmir'de yaşayanların %75'nin bu deltayı ziyaret etmediğini tahmin ediyoruz. Zaten ziyaret sırasında gözlemlerimiz de bunu doğruluyor. Aslında çok da talep görmemesi ziyadesi ile iyi olabilir. Çünkü gezi esnasında kuşların yumurtlama alanları ve avlaklarının kenarlarındaki insan artıklarını görünce o güzel canlıların ve doğanın bizleri hak etmediğini düşünüyoruz. Akıllara iki soru geliyor hangisi daha doğru bilmiyoruz.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü neyi koruyor acaba?
Aslında soru "Neden bölgeyi Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koruyor?" şeklinde sorulsa daha mantıklı olacak ama daha evrimini tamamlamamış insanoğlundan korunması gerektiğini bildiğimizden bir önceki hali ile soruyu yöneltmek gerektiğini düşünüyoruz.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü neyi koruyor acaba? Bölge pislik içinde ...
Çamaltı Tuzlası'nda faaliyet gösteren işletmenin girişinin hemen önünden ayrılan yolu görmeniz için iyice işletmenin kapısına yaklaşmanız gerek. Buradan geçtikten yaklaşık 1-2 km sonra Kuş Cenneti'ne hoş geldiniz takının altından geçiyorsunuz. Ve artık solunuzda avlaklar ve yumurtlama alanları, onların hemen ardında tuz dağları, alabildiğine düz nefis bir manzara size yol boyunca eşlik ediyor. 6kmlik bu yol boyunca yüzlerce flamingo size merhaba derse şaşırmayın. Belkide bu sayı azdır.Dümdüz yol boyunca manzaraya dalarsanız yolda önünüze çıkacak bisikletli ziyaretçileri görmeyebilirsiniz. O yüzden arabayı kullananlara önemli bir uyarıdır bu.
Bisikletli ziyaretçilere dikkat!
Yol boyunca çok fazla durma şansınız yok. Ayrıca herhangi bir tesis veya açıklayıcı tabela da yok. Ama bu yol boyunca durulmasını istemiyorlar gibi anlıyorsunuz. Yolun sonuna varınca artık girişi bariyerlerle kapatılmış Kuş Cenneti Ziyaretçi Merkezi karşılıyor. Yol sizi 20-25 araçlık otoparka ya da Foça yoluna yönlendiriyor zaten. Aracınızı park edemezseniz ne yapabileceğiniz konusunda herhangi bir öngörümüz yok ama bilinen tek şey geldiğiniz 6.7 km lik yol boyunca korna çalmak ve durmak yasak.
Neyseki şanslıyız ve aracımızı son park alanına park edip iniyoruz.
Salgın dönemine denk gelen bu ziyaretimiz için herhangi bir sterilizasyon veya kontrol çabası olmadığını görüyoruz. Bizler yinre kişisel önlemlerimizi alarak maskelerimizle merkezin kafeteryasına doğru ilerliyoruz. Kapılar açık ama tesis çalışmıyor. Su alacak bir yer yok yani. Tuvaletleri çalışıyor allahtan.
Deltanın derinliklerine girmek isterken bir kenarda çok güzel tenteli mesafeli piknik masası görüyoruz ve hayaller kurmaya başlıyoruz bir daha ki gelişimizde ne tür hazırlıklar yapacağımıza dair. Sanıyoruz ki delta boyunca bunlardan daha göreceğiz. Meğerse sadece 2 taneymiş.
Zaten bizde de nevale olmadığından çok da üzerinde durmuyoruz. Hemen ilk gözlem kulesine çıkmak istiyoruz. Çıkarken gevşemiş tahtalardan düşme tehlikesi yaşasak da ölüm tehlikesi atlatmıyoruz. Çıktığımız gibi iniyoruz herhangi bir gözlem yapamadan... Çünkü bizim dürbünümüz yok yanımızda, 1 km ilerdeki kuşu neyle gözlemleyelim. Oysa oraya parayla çalışan dürbünlerden takılsa kendini amorti etmesi çok uzun sürmez.
Suyun kenarına iniyoruz yanımızdan bir çok bisikletli ve yaya misafir geçiyor.
Ortada ne bir çöp kutusu, ne bir görevli, ne bir gezi haritası ya da tabelası hiç bir şey yok. Tamamen doğal yani...
Öğrendiğimiz şey şu; hafta sonu ise erken gidilecek, su gibi ihtiyaçlar gözetilerek sırt çantalarına nevaleler hazırlanacak, gidildiği gibi Bisim Bisiklet kiralanarak, deltanın derinliklerinde evrimini tamamlamış filamingolara yakın, evrminin tamamlamamış Homo Sapiens'lerin iz bıraktığı yerlerden uzak bölgelere keşif yapacağız.
Devletimizin bu kadar vurdum duymaz olduğunu düşünmüyoruz, sadece belki bir dönemdir iyi yönetilmiyordur. Ama bir an önce göz önüne alınsa tedbirler iyi olacak.
Bu yazıyı yazmadan önce bir yazı ile karşılaştık, size de linkini vermek isteriz. Son bir kaç yıldır neler olduğunu görebilirsiniz.
https://www.izmir.bel.tr/tr/Projeler/izmir-kus-cenneti/1297/4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.