İstanbul - İzmir arasında yılda en az 20 uçuş yapıyorum. Türlü türlü hikayelere malzeme çıkacak done oluyor ama 5 Şubat 2020 tarihli İstanbul - İzmir seyahatim macera filmi gibiydi o yüzden yazılması vacip oldu.
Macera dolu bir uçuşa hazır mıyız?
Hadi bakem...
İstanbul trafiği ile cebelleşerek zor bela kendimizi havalimanına attığımızı falan yazarak vakit çalmayım, buraları hızlı geçiyorum.
2 haftadır dünya gündeminin ana konusu olan Corona Virüs tehlikesi altında uluslararası havaalanları gibi 7 düvelden insanların bulunduğu kamusal alanları kullanmak başlı başına bir gerginlik konusu. Bu tedirginlikle girdiğim havaalanında, güvenlik kontrollerinden geçene kadar etrafta uzakdoğulu yolcu var mı, varsa ne yapacağım soruları kafamı bulandırıyordu. Zira etrafta bir sürü maskeli insan dolanıyor ama neden maske takıyor belli değil. Hasta mı? Yoksa hastalık bulaşmasından korkan biri mi belli değil. Hal böyleyken etrafta bir de çekik gözlü bir uzakdoğulu görürmüyüm demeye kalmadan bir kaç tane menşei tespit edilemeyen çekik gözlü vatandaş, laapps diye transfer koridorundan önüme gelmesin mi?
Eyvah ki ne eyvah...
Koridor, reklamlardaki deterjan görmüş yağ artıkları gibi kenarlara doğru açılmaya başladı. Herkesin aslında eli ayağına dolandı ama hem yiğitliğe bok sürdürmemek hem de her çekik gözlüyü virüslü ilan edip, linç edilmemek için ince ince bir kaçış oldu. Tedbiri elden bırakmamış anormal sayıda maskeli yolcu bile maskelerinin güvenilirliğini sorguladı. Maskesi olmayanlar da nereden maske bulurum paniği ile etrafı kesmeye başladı.
O an, bu havaalanının insafsız büyüklükte olması hakkında bir kitap yazabilirdim. Kapıya giden yol bir ömür gibi geçti. Allahtan kapılar farklı çıktı yoksa bir de aynı uçak olsa direk karantina talep etmeli düşüncesi hasıl olmuştu.
Tehlikeyi savuşturduk sanarak kapıya gittim. Kalkışta bir sorun görünmüyor, yer hizmetleri yerlerini almış, uçaktan komut bekliyor. Ohhhh mis...
StarAlliance uçuşları genelde SAS, LOT vs gibi kuzeylilerle olurdu, tesadüf bu ya bu sefer Indian Air, Asian Air gibi ne kadar tehlike anımsatan havayolu şirketi varsa onlarla gidiyoruz. Uçuşa 20 dk kala hala kapılar açılmayınca bir hareketlilik başladı yolcularda. 10 dk kala ise gecikmeyi artık kabullenmiş bekliyordum ki, kapıdaki görevlilerden birisi "Izmir'deki hava koşulları nedeni ile uçuşunuz 1 saat ertelendi." anonsunu yapıştırdı. Hadeeee...
Telefon/whhatsapp her türlü iletişim kanalı ile "İzmir'de nooluyor ülen?" Sorusunun cevabı arandı. Meğerse fırtınalar kopmuş... Zaten günde 5 kez sallanan güzel kentimde bir de sel ve fırtına nefis olmuş... "gitmesek mi acaba?" Neyse bu tedirgin edici doğa olayını havada öğrenmekte olabilirdi. Geç gidelim, temiz gidelim fikri güzel teselli ediyormuş.
Mesela yan kapıdaki Pegasus yolcuları bu tedirgin edici haberi yolda yaşayarak öğreneceklerdi. Çünkü onlarda İzmir'e gidiyordu ve son çağrıya kadar herhangi bir gecikme anons edilmeksizin uçağa alındılar. Ve hatta biz beklerken uçtular bile...
Bu arada yalnız İzmir uçuşları değil, THY'nin Bodrum, Dalaman, Antalya gibi güney illerinin tamamına uçuşları da gecikmeli olmaya başladı.
1 saatin 30.dakikasında "hadi buyrun gidelim artık" dedi görevli. "Bak bu kadar bekledik, poseidon arıza çıkarmasın, biraz daha bekleyelim" diyesim geldi. Ama bu multinational terminalde de kalasim yoktu. Bindik uçağa...
Öyle etrafta Indıan ve Asian yolcusu varmış gibi görünmüyordu ama geldi kastını sevdiklerimden bir demet. Bir de istemediğim ot ya, benim sıraya çöktüler...
Kulağım "Boarding Completed" anonsunda... Geldi çok şükür... Bir ferahlık geliyor sonunda... Iyi de motor niye çalışmadı? Amaaan kaptan da ağırdan alıyor işte 'hava iyice durulsun' anlasana...
Tam o sıra whatsapp'tan bir mesaj "Abi İyi akşamlar senin uçak değildir inşallah"
O ne lan?
Mevzu sakat belli ki, du bakem bi twittere... Ahanda son dakika "Sabiha Gökçen'de Izmir'den gelen Pegasus uçaği iniş sonrası pistten çıktı".. Havaalanı, havayolu, yön tutmuyor. "Yok değil " diye dönüyorum sabah beni havaalanına bırakan taksiciye. Taksici değil dost biriktirmişiz meğer.
İyi de bizde hareket etmiyoruz? Çok hızlı yayılıyor haberler, iki hintli arasında kalan ablaya da bir mesaj gelmiş olacak ki, abla hostes çağırdı. Beni burdan alın afakanlar bastı beni dedi. Almasalar bela olacak belli.
Kaptan pilotumuz anons yapmayı akıl ettiğinde uçağa binişimizin 35., Pegasus uçağı düştü haberini alaşımızın 15. dakikası içindeydik. Biz hadi gidiyoruz diyecek beklerken adam "Arıza var onu gidermek için kapıları açıyoruz" demez mi?
Yav kardeşim, karşıda fırtına var, deprem var, burda bir uçuş kaza ile sonlanmış, virüs kaygısı, Hintli kokusu derken acaba zorlamasak mi? Hazır açmışken kapıları inelim biz vazgeçelim bu sevdadan hı? Olma mı?
Yok bir 30 dk da böyle geçiyor... Kolay geçmiyor tabii, kazayı haber alan ve benim yolda olduğumu bilen herkes arıyor. Ama olayda yön ters diyorum... Bir taraftan da gözüm twitterde haberlerde... Allahtan kayıp yok deniyor. "Sabiha Gokcen Havaalanı uçuşlara kapatıldı". Ahanda... O uçakların acil inisleri buraya yönlendirildi, tamirat bitince bir de pist başında bekleriz ohhhh nefis. Biz Izmir'e dönene kadar mevsim değişir böylelikle...
Normal uçuşumuzun üzerinden 2 saat 50 dakika geçtikten sonra bir anons daha "Arıza giderildi, kapıları kapıyoz, ucuyoz, hadin bakalım"
Neyse zaten pist başına gidene kadar 30 dk geçiyor zaten, bir 30 dk da sıra bekleriz etti mi sana 4 saat rötar temizinden...
Havalandık ama sıkıntı var... Havada bir sıkıntı var...
Bizi sarsarak ayık tutmak isteyen bir hava hakim dışarıda...
Sallama kardeş diyesim geliyor. Sonra da diyorum ki bir günde 2 ucak kazası olma olasılığı milyarda bir... O da gelip beni bulmaz. Teskin çabalarım takdire şayan degil mi? En fazla 1 saat sallanırız. Zaten 2 haftadır yerde de günde en az 3 kere sallanıyoruz. Orta kulak sıvısı fallafoş oldu zaten bunu da çekeriz.
Derken ekrandaki online harita Turgutlu üzerinde olduğumuzu gösteriyor. Bak geldik bile...
Yamanlar'a doğru seyirtiyor pilot abimiz... Non-stop sallantı devam ama güzel tarafı piste en kısa yoldan yönelecez. Online harita Körfez üzerinde olduğumuzu gösteriyor ama o irtifada bizim evleri seçiyor olmamız gerekmiyor mu? Yok kimse aşağıda?
Hah tamam tam benim evin üzerinde açılıyor görüntü. Evimi de görüyorum. İniyoruz yihhuu
Sallana sallana indik. Piste teker değdi bir oh çektik. Hadi geçmiş olsun. Havaalanına hareketle birlikte eve varış 8 saat sürdü. Yeni otobandan gitseydik 3 saat önce uyku moduna geçecektim ya ona mı yanayım şimdi yoksa şükür mu edeyim bilemedim?
İstanbul trafiği, virüs, arıza, gecikme, fırtına, kaza vs derken binde bir ihtimali bir uçuşa sığdırdık ve bu sınavı başarı ile geçtik. Darısı yılın geri kalanına..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.