1 Mart 2013 Cuma

Hal Koyunları - Bölüm 1

Profesyonel Amatörlüğe İlk Adım 

Ekim ayının ilk günleriydi. Bulutlu, soğuk ve kışın yaklaştığı dönemler... 

Her Cuma olduğu gibi arkadaşıyla telefonlaşıp, Cumartesi gününün planını yaptılar. Cep telefonu olmadığından arkadaşlar bir gece önceden haberleşip, plan yapar ve ertesi gün herkes ona uyardı.

Ayrılmaz ikili genelde Konak YKM önünde buluşup sonra Kordon'a kadar yürür, Kordon'da bir yerde oturur bir şeyler yer içer, sonra Alsancak sokaklarında sürttükten sonra evlerine dağılırdı. Bu yılın bir çok Cumartesi günü yapılan bir etkinlikti onlar için. Hasta olduklarında, Karşıyaka'nın maçı olduğunda veya çok ekstrem bir durum söz konusu olduğunda aksardı bir tek. 
...

Zaman zaman bu Cumartesi'leri o zamanların modası gündüz diskolarında geçebilirdi. O zamanlar şimdi Çankaya - Montrö arasında Başak Sigorta'nın Bölge Müdürlüğü'nün olduğu yerde "Depo" isimli disko en popüleriydi. Hakikaten bir depodan bozma olduğundan tam ismine uygundu. Fuar'da "Happy Center Discovery 2001", Alsancak Bornova Sokağı'nda "Zilli", şimdi Meksika Sokağı'ndaki bir markanın yerinde olan "Bonjour" diğer alternatiflerdi. Yuvarlak burunlu Dr. Martinez ayakkabılar, kıç kısmını yuvarlak gösteren dar kesim gri Loft pantolonlar ve oduncu gömlekler üniforma gibiydi. Sokaktaki 100 gencin 90'nı böyle giyinirdi. 

İşte böyle bir klasik programın tam başında, ikiliden birisi öğleden sonra diğerini derneğe götürüp kayıt işlemlerinin yapabileceklerini söyledi. Daha önce konuştukları bir şeydi ama dernektekiler Kanada'da yurt dışı festivalinde olduğundan dernekte kayıt işlemlerini yapabilecek bir muhatap bulunamayacağından bugüne sarkmıştı. 

Güne mutat programa uyarak devam ettiler. Kordon'da biraz vakit geçirdikten sonra, akşam üstüne doğru Hocazade Camii'nin önünden bindikleri Yeşilyurt otobüsü ile Bahçelievler'de Yeşilyurt yol ayrımına kadar geldiler. Daha sonra Bozyaka SSK Hastanesi'ne doğru yönelip, hemen hemen yüz metre gitmeden solda bir sokağa saptılar ve sağdaki ilk binaya girdiler. Binanın giriş katının altına doğru karanlık ve dar bir merdivenden inip kapıyı çaldılar. Kısa bir süre sonra kapı açıldı. İçeriden bir sigara dumanından oluşan bir bulut, büyük bir gürültü yumağıyla birlikte apartman boşluğuna fışkırıverdi. 

İçeri buyur edildiler...

Kapıdan girişte sağda yani geldikleri sokağa bakan tarafta büyük bir salon vardı. Salona geçtiler. Davet eden delikanlı çok önemsenmese de tanınıyordu abla ve ağabeyleri tarafından. Gelen giden takılıyor halini soruyor, yanındaki yeni çocuğa merhaba deyip kısa bir süzmeden sonra işlerine devam ediyorlardı. Kanada'dan döndükten sonraki ilk hafta sonları olduğundan seyahatin kritiği yapılıyor, seyahatte kullanılan kostümler ve diğer gereçler toparlanıp yerleştiriliyordu. Yeni çocuk ilk etapta 3-5 kişiyi görse de içeri girip çıkanlar, arkadan gelen gürültülerden o gün orada en az 20 kişi olduğunu tahmin ediyordu. 

Binanın kot altı katına indiklerinden, bel hizasından yukarısında başlayan salon penceresi sokağa bakıyordu ama gelip geçene yer hizasından bakıyorlardı. Dolayısı ile içerisi biraz loştu. Henüz sigara içme yasağı olmadığından herkesin ağzında bir sigara, içip dumana boğuyorlardı salonu. Salonun cadde tarafındaki duvarı boydan boya camekanla kaplı bir büfe ile kaplanmıştı. İçinde onlarca şilt, kupa, bröve vs... vardı. Belli ki geçmişi sağlam bir dernekti diye düşündü. Salonun geri kalan 3 duvarı boydan boya dar sedirlerle kaplanmıştı. Aynı anda 50 kişi oturabilirdi. Kapının hemen girişinde ise gürül gürül yanan bir gaz sobası salonu ısıtıyordu. Tam ortada eski püskü tahta bir masa vardı. O masanın etrafına oturmuşlardı zaten. İçerideki koşuşturmayı  tam orta yerden takip ediyorlardı. 

Eski olan çocuk konuya girdi hemen, arkadaşını tanıştırıp, geliş maksatlarından bahsetti, onlara en sıcak ilgiyi gösteren İlhan Ağabey'ine. Yeni çocuğun da ilk hocası o olacaktı sonraları. O İlhan Ağabey,  Ege Üniversitesi Türk Musikisi Konservatuarı Türk Halk Oyunları Bölümü'nde öğrenciydi. Hatta yanılmıyorsa ilk mezunlardan olacağım demişti gençlere. 2-3 satır hoşbeşten sonra kayıt için gerekli evrakı almak üzere içeri gitti. Kısa bir süre sonra elinde bir boş bir form ve kalemle geri döndü. Form klasik bir tanıtım formu olmasına rağmen sonlara doğru spesifik sorularla zorluyordu yeni oğlanı. "Sağlık problemi var mıydı?" "Hafta içi geceleri yapılacak çalışmalara katılacak mıydı?" "Yurt dışı seyahatlerine engeli var mıydı?" "Yurt içi gezilerine uyabilecek miydi?" gibi henüz reşit olmamış birinin tek başına cevap vermekte tereddüt yaşayacağı sorular vardı. Formu doldurduktan sonra vesikalık fotoğrafını veren yeni oğlan, daha sonra cüzdanını çıkartıp kayıt ücretini de teslim etti. Aslında bu şart değildi hemen ama baştan bildiğinden tedarikli gelmişti. 

İlhan Ağabey'leri formu aldı, inceledi ve kısa bir sınav yaptı hemen. Elindeki kalemi masaya vurarak bir ritm tutturdu. Ve iki tekrardan sonra yeni olana verdi kalemi. "Aynısını yap" dedi. Yeni oğlan aldı kalemi eline tek seferde aynısını attı. İlhan Ağabey ikinci denemede zorluk derecesi daha fazla olan uzun bir ritm attı. Kalemi uzattı yeniden. Yeni oğlan aldı kalemi eline ilk vuruştan sonra durdu. Olmadı... İlhan Ağabey'inden ikinci kez aynı ritmi atmasını istedi. Dinledi. Ve ikinci denemede aynısını tekrarladı. 

İlhan Ağabey, bravo dedi imalı bir şekilde kafa sallayarak.

-"Kulağın sağlam bizim aramızda zorluk çekmezsin." dedi. "Daha önceleri sahne tozu yutmuşluğun var mı?" diye sordu.

-"5 sene kadar okullarda oynadım. Ayrıca 3 sene de koro ve müzik çalışmalarına katıldım." diye cevapladı.

- "Güzel ama yeterli değil" dedi hoca ve ekledi "22 Ekim'de saat 10:00'da Fuar Alman Pavyonu'nda ol. Eşofmanın ve spor ayakkabın olmazsa olmaz. Gelirken yanında ailenden alacağın noter tasdikli muvaffakiyetname'nde olsun. Ayrıca şimdi vereceğim formu da ailenden birisi imzalasın".

Ne oynadın, kimden öğrendin, nerelerde sahne aldın diye sormamasına şaşırmıştı genç adam. Halbuki onun gurur duyduğu etkinliklerdi. Daha fazla rahatsızlık vermediler ve kalktılar. Eski arkadaşıyla birlikte eve doğru yürümeye başladılar. O yolda yıllarca aynı rotada ve aynı periyotlarda yürüyüp zırtapozluk yapacaklardı. Bu onların bu yürüyüşünün ilk günü olmuştu.

O akşam uzun bir yolculuğun ilk imzasını atmıştı o genç adam. 11 yıl önce başladığı ve kısa bir ara verdiği Türk Halk Oyunları etkinliklerine bambaşka bir mecrada devam edecekti. Görünürde amatör ama dönemin en profesyonel kurumlarından birisine dahil olmuştu. Ege Folklor Eğitim Merkezi... Kısaca EFEM 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.