21 Şubat 2013 Perşembe

25 Yılın Ödülü

1983 senesinde ilk kez sahneye çıktım... Çeşme Altınyunus Oteli'nin anfi tiyatrosuydu sahnem. 

Hepi topu 5 dakika falan sürdü sanırım ilk deneyim. Elazığ yöresine ait Çayda Çıra oyununu oynamıştık. O zamanki adıyla 9 Eylül Anaokulu'nun yılsonu gösterisiydi. Aynı gece koroyla birlikte bir kez daha sahne alıp inek maskesi ile "Ali Baba'nın Bir Çiftliği Var" eserini icra etmiştik. Başka etkinliğim var mıydı hatırlayamadım ve nasıl bir duyguydu bilemiyorum ama zevk almış olmalıyım ki 25 sene daha Türk Halk Oyunlarına hizmet ettim binden fazla kez sahne aldım, defalarca yarışmalara katıldım, yurt dışı ve yurt içinde bir çok etkinliğe katıldım... 



2003 senesinde askerliği bahane ederek 20. yılda bitirmek istemiştim bu folklorik etkinliği ama bazı sebeplerden dolayı 5 yıl daha rötarla 25. senemi doldurduktan sonra veda ettim.  İyi şeyler mi yaptım bilemiyorum ama benim açımdan çok güzel dostluklar kazanmanın yanısıra yediğim kazıklardan da iyi dersler çıkartarak içimdeki pısırıklığı fazlasıyla attım. Şimdi acı çekiyorum piyasayı görünce... Biz amatörce kültürel bir etkinlikte bulunuyor nefis bir arkadaşlık ortamında yaşıyorduk bu zevki. Ama artık işin içine para girdi. 

Her neyse üzerine kitap yazmayı düşündüğüm bu konu hakkında yazmayacağım bugün. Kısa kestirip 25 yılın bana kattığı yeni bir şeyi keşfettim dün akşam.. 

Evet 25 yıllık emeklerimin karşılığını alıyorum... Bunu da bu işi bıraktıktan 5 sene sonra farkediyorum... Ne kadar güzel değil mi? 

Bir önceki yazımdan bildiğiniz gibi kızım henüz 1,5 aylık. Dolayısı ile gelişme döneminin en hızlı olduğu periyodu yaşıyor şu an. Gaz sancıları, acıkma krizleri, büyüme ağrıları, uykuya ve hayata direniş... Sayabileceğim ve tıbben henüz tam açıklaması yapılmamış bir sürü nedenden ötürü hayata tutunuş öyküsünün ebeveynlerine verdiği müthiş zahmetler var. Derdini anlatabildiği tek enstrümanı olan ağlama, zaman zaman krizlere dönüşse de onca zahmete rağmen anne-baba olmak büyük keyif. Bütün gün ağlayıp bir saniye için gülmesi bütün yorgunlukları alıyor. 


Kendi ifademle zaman zaman bir sebepten ağlayan kızım, bazen niye ağladığını unutup kısa bir es veriyor ve tekrar unuttuğu nedenden ötürü ağlamaya yine başlıyor. Ağladıkça, sinirlenip ağlama dozajını arttırıyor. Kısır bir döngüye giriyor yani. Yaşına başına bakıp ta çıkarttığı sese bakarsak ilerleyen yıllarda üzerine düşersek iyi bir opera sanatçısı olabileceğini düşünüyoruz. 



İşte bu kriz anlarında günü gününe uymasa da bizlerde rahatlatmak ve ağrılarını unutturmak adına bazı girişimlerde bulunuyoruz. Kimi zaman emziriyor, kimi zaman hoplatıyoruz, kimi zaman babasının sihirli dizlerinde rahatlıyor (Offff bu büyük keyif. Babasının üzerine yelleniyor. Henüz sektirmedi hiç). Eğer sorun uykuya karşı direniş ise o zaman çözüm yöntemlerimiz arasına halk oyunları giriyor. 

İşte 25 senenin bana verdiği en önemli katma değerin bu olduğuna yeni karar verdim. Çünkü repertuarınız ne kadar genişse o kadar uzun süreli oyalama şansınız ve hatta uyutma ihtimaliniz oluyor. Kızımı kucağıma alıp sakin bir yerde bazen saati bulan oyunlarımıza başlıyoruz. Bir saat Karadeniz oynamakta her babayiğidin harcı değildir. Kucağınızda 4,5 kiloluk bir bebek, kendi başınıza söyleyip kendiniz oynuyorsunuz.. Gerçekten zahmetli. Uyursa büyük ödül sizin. 

İlk zamanlar Karadeniz oyunları ve türküleri etkili iken zaman zaman kısa olmak kaydıyla halaylarda etkili oldu. Son günlerin popüler etkinliği ise Trakya oyunları ve türküleri. Evreşe Yolları'ndan bir dalıyoruz mevzuya, Payduşkası, Ali Paşa'sı, Zigoş'u, Kız Karşılaması... neler neler... 

Türk Halk Oyunların anne-baba olarak bu kadar hakim olmasak belki de kendimize başka yollar bulacağız ve zamanla tükeneceğiz. Ama allahtan annemler zamanında beni bu yola itmiş. 

Şimdi onları çok daha iyi anlayabiliyorum. 

Çok sevdiğim Ege Bölgesi Zeybek oyunlarına giremedim henüz. Çünkü yaşamımız çok hareketli. 9 zamanlı ağır zeybek oyunları ile başa çıkabilecek sakinlikte değiliz. 

Önümüzdeki hafta Silifke - Anamuır repertuarımı gözden geçireceğim. Sonra sırada Tokat ve Antep var. 

Kafkas danslarını en sona bırakıyorum... 

Bugüne kadar unuttuğumu sandığım bir çok oyunu hatırladım. Çok güzel oldu... 

25 yıl bittikten sonra 5 senedir arayanım soranım yoktu. Bir teşekkür eden de olmadı. Kadir kıymet bileni görmedim. Eğittiğim binlerce insan oldu.. Bunların arasından onlarcasının meslek sahibi olmasına vesile oldum. Kimileri çok iyi yerlere geldiler mutlu oldum. Ama vefasız alem... Aslında beklentim de yok açıkçası. Yazdıkça açıldım... Ama kendi ödülümü kendim aldım. Her işte bir hayır varmış dedikleri bu olsa gerek. 

Kızım senin için 25 sene daha oynarım. Ama sadece sana... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.