28 Mayıs 2012 Pazartesi

Eskişehir

Nisan ayının başında Eskişehir'e ikinci kez geldim. İlk gelişimde mevsim kıştı ve dondurucu bir soğuk vardı. Gece yolculuğu yapıp gündüz Spor Salonu'nda düzenlenen halk oyunları yarışmasına katılmış ve akşam saatlerinde tekrar yola koyulup dönmüştük. Eskişehir ile ilgili olarak tek hatırladığım Porsuk Kenarı ve soğuydu...

Bu defa çok soğuk bir havada gelmedik ve gezecek vaktimiz vardı. Eskişehir değişik bir kent çok canlı ve heyecanlı...

Güzel mekanlar var... Hayat hiç durmuyor adeta...

Eskişehir'e İzmir'den havayoluyla gitme imkanı yok. Aktarmalı olarak gidebilirsiniz ki astarı yüzünden pahalıya patlar. İki yolu kullanarak en fazla 6 saatte bu güzel şehre varabilirsiniz.

İlk yol -ki bizde gidiş yolu olarak bunu seçtik- İzmir Ankara yolunda Kula'yı geçtikten sonra gelen Gediz, Kütahya sapağına girerek başlıyor. Duble yoldan çıkarak nispeten daha dar bir yola sapma fikri akıllıca görünmese de yolun sakinliği ve kısalığı tercih sebebi oluyor. Sırasıyla Gediz ve Kütahya'yı geçtikten sonra Eskişehir'e batı yönünden giriş yapıyorsunuz. Yol çok hareketli bir yol değil. Ancak aracınızı seviyorsanız pek girmeyin derim.

İkinci alternatfiniz -ki burayı da dönüş yolu olarak seçtik- Afyon üzerinden Eskişehir'e ulaşmak. Bu yol Afyon'a kadar %95'i duble yol biraz daha uzun ve kalabalık olsa da kaymak gibi tabir edebileceğimiz bir yol. Hızla yol alıp aynı vakitte Eskişehir'e varabilirsiniz.

Eskişehir tipik bir Orta Anadolu şehriyken Yılmaz Büyükerşen sayesinde (Tabiki üniversitenin ve sanayininde büyük etkisi var) şehirleşme ve modernleşme çıtasını oldukça yükselterek batılı bir şehir havasına girmiş. Bunda Anadolu ve Osmangazi üniversitelerinin Eti gibi endüstri devlerinin de faydası çoktur ancak belediyenin çalışmaları göze çarpıyor.

Şehir içi yollar sıkıntılı biraz. Çünkü çoğunlukla caddeler tek yön olarak belirlenmiş. Elinizdeki haritada veya GPS'te bunlar görünmüyor. Gideceğiniz yere dolanarak gidebiliyorsunuz bilmiyorsanız. Ayrıca tabela konusunda Karayollarının pintiliği tutmuş ve gerekli tabelalar konulmadığı gibi yolları uzatarak gösteren levhalar konulmuş.

Şehir Porsuk Nehri'nin etrafından halka halka büyüyen bir şehir. Adeta Paris gibi. Porsuk bundan 10 yıl öncesinin sönük deresinden coşkuyla akan, etrafına neşe saçan bir nehre dönüşmüş. Şehir Planlamasının doğru ve düzgün seçilmesi ile etrafı yaşayan cafeler, dükkanlarla donatılmış. Dolayısı ile şehrin can damarlarından birisi.

Biz Saffron isimli bir otelde konakladık. 4 yıldızlı olmasına rağmen 2 yıldızlı fiyatı bizleri şaşırttı. Ayrıca birazda korkuttu. İçeri girdiğimizde buranın eski Yimpaş otel olduğunu öğrendik. Rezervasyon yaptırmamıza ve akşam 18:00 gibi giriş yapmamıza rağmen odaların temizlenmediğini, hazır olmadığını gördüğümüzde fiyat konusundaki endişemiz arttı.

Odalar mükemmel değil, ama çokta kötü değildi. Fiyat hizmet endeksine göre iyi bile denebilirdi. Şehrin göbeğinde olması da gezebilmek için iyi bir avantajdı. Birde Anemon Otel'e gittik. 4 Yıldızlı mükemmel bir otel. Konforu fiyatına da yansımış tabiki. Şehrin yeni kesimlerinde kurulu otel şehre yayan olarak uzak kalıyor.

Gidilebilecek Odun Pazarı, Anadolu Üniversitesi içerisindeki Botanik Parkı, Porsuk kenarı şehrin gezilebilecek önemli yerleri.

Ama eğer içkiyle aranız varsa Kör Kamil'in yerine gitmenizi öneririm. Porsuk kenarına yakın, İki Eylül caddesi'nde çarşı içinde yer alan Kör Kamil'in yeri . 1936 yılından beri ödün vermeden kendi kuralları ile yaşayan nezih bir meyhane... Bayanlı erkekli gidilebilecek, keyifle mezelerinin tadına bakılabilecek bir mekan.

Zamanında Eskişehirspor'un kurulma kararı da burada verilmiş ve kent bu karara öylesine sahip çıkmışki, kentte yaşayan herkes bu kulübün destekçisi. İstanbul takımlarına rağbet pek yok.

Kör Kamil tüm etlerini Balıkesir'de yetiştirdiği hayvanlardan elde ediyor. Özellikle ızgaraları ve arnavut ciğeri çok meşhur. Ama Kör Kamil'in bazı kuralları var. Saat 23:00'te tüm ocaklar kapanıyor. Son sipariş için bu süre son. 23:30'da ise hesap masaya geliyor. 24:00'te mekanda kalanı sopayla uyarıyorlar. :) Şaka bir yana yakın bir zamana kadar bu uygulama sürüyormuş. Şimdilerde ise sopa kısmı hariç aynen uygulanıyor. Biz mekana gittiğimizde saat 23:00'e çok yakındı. Şehir dışından geldiğimizi çok aç olduğumuzu söyledik ve binbir rica ile ocakları açtırdık. Hızlı bir şekilde servisimiz yapıldı. Çevredeki şaşkın bakışlara aldırmadan 24:00'e kadar sipariş verebildik. Ama 00:30'da hesap masaya geldi davetsizce :)) Mesajı anladık ve tıpış tıpış oradan ayrıldık.

Çok güzeldi. Çok nezihti İzmir'de bile böylesine salaş ve böylesine nezih bir meyhane bulmak çok zordu bizim için. Bir kez daha gitmeye değer.

Eskişehir'in ünlü met helvasının tadına da eski çarşıda bakabilirsiniz.
Bu arada belediyenin arkasında şimdi adını hatırlayamadığım bir kebapçı var. Balaban kebapını tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.