19 Nisan 2012 Perşembe

Paris'te Sonbahar V

Bugünkü maceramız Disneyland'da geçiyor.


Paris'in yaklaşık 30 km dışında bir gün boyunca çocukluğunuza dönebileceğiniz. Hiç sıkılmadan ama çok yorularak eğlencenin en iyilerinden birisini bulabileceksiniz.


Her taraf çocukluğunuzdaki çizgi film kahramanlarıyla dolu. Mickey Mouse, Pamuk Prenses, Karayip Korsanları, İndiana Jones, Peter Pan ....
EuroDisney temel olarak 3 bölümden oluşuyor. İlk bölüm Disneypark, ikinci bölüm Walt Disney Studios ve sonuncu bölüm ise köyün, otellerin bulunduğu Village bölümü.

Parça parça bilet alabilirsiniz. Yada kombine diye tabir edebileceğimiz heryere girişinizin ücretsiz olacağı biletlerden de alabilirsiniz.

Paris'in kuzeyinde yer alan Disneyland'a  ulaşım banliyö treni ile olabildiği gibi otobüsler ve özel araçlarla da ulaşımlar var. Disney'in kendi kırmızı otobüsleri 16 avroya taşıyor şehir merkezinden ve havaalanından.

Biletlerinizi kapıdan temin edebilirsiniz ancak sabah erken saatlerde gitmeniz gerekiyor. Tavsiyemiz internet üzerinden biletinizi alarak hazır bulundurmak. Çünkü binlerce insan yağmur, çamur, sıcak, güneş demeden hücum ediyor her gün. Genelde kış günlerinde ve hafta içinde çok daha rahat oluyor. Ancak sıcak havalarda ve haftasonları izdiham oluyormuş. Biz sonbahar günü hafta içi gittiğimiz için bize göre kalabalık ama yinede çok az ziyaretçisi olan bir gün tercih etmiş oluyoruz.

Biletler iki park için kişi başı 86 avro. 11 yaşına kadar çocuklar için 69 avro. 3 yaşından küçüklere bedava.
online rezervasyon imkanınız var. Ana kapıdan girerken mutlaka harita edinin. Ve haritayı ilk 5 dakika inceleyin. Erken gitmenizde fayda olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Haftasonu güzel bir havada gidiyorsanız bir çok parkı pas geçebilirsiniz. Çünkü hepsini bitirmeniz mümkün değil.

Ana caddenin tam ortasında bir gösteri alanı var ve bu alanda 10:00, 13:00 ve 16:00'da Disney Karakterlerinin kortej ve gösterileri oluyor. Birini mutlaka denk getirin.

Bunun haricinde Disneypark için yarım gün Studio için yarım gün organize edin. Etrafınıza bakarak, yemek yiyerek ve alışveriş yaparak çok vakit harcamayın. sona bırakın.

Disneypark 4 bölümden oluşuyor Frontierland kovboy kasabası ve Fantom evi de bu bölümde. Macera şehri olan Adventureland’da, İndiana Jones, Karaip korsanları gibi daha maceralı işler var. Çocukların çok seveceği Fantasyland ise bildiğimiz klasik kahramanların çok olduğu bir yer: Pinokyo, Pamuk Prenses, Peter Pan, Uyuyan güzel... O yüzden özellikle küçük yaştakilere en uygun yer. Discoveryland ise tahmin edeceğiniz gibi geleceğe yönelik. Burada uzay gemisiyle seyahat, yine uzayda rollercoast, keşif, video oyunları, Kaptan Nemo’nun denizaltısı gibi daha heyecanlı bölümler var. İlk girişte Disneyland Railroad’a binerek trenle park alanını dıştan gezebilirsiniz.

Karayip Korsanları, Maden Fabrikası, Peter Pan, İndiana Jones gibi bölümler her yaşa hitap ediyor. Ve gerçekten etkileyici. Hiç birini anlatmayacağım. Ama gün geçiyor.

Disneyland içerisinde her yerde sıra var. Sıra beklemeye alışmalısınız. Sıra beklemeyi azaltmak istiyorsanız Fast Pass denilen sisteme kayıt oluyorsunuz o size randevu veriyor. O saatte giderseniz sıra beklemeden içeri giriyorsunuz. Zaman zaman 4 saat sonrasına randevu verdiği oluyormuş. Biz nispeten sakin bir günde gittiğimiz için gerek kalmıyor.

Disneypark'ta gösterinin sonlarını yakalıyoruz gerçeklik konusunda mükemmel diyebilirim.

Hemen hemen her eğlencenin yanında bir alışveriş merkezi var. Tuvalet sıkıntısı yok. Yiyecek içecek konusunda Red Kit'in barları tarzında cafelerde yiyebilirsiniz yemeğinizi.

Spor ayakkabı giyin ve rahat kıyafetleri tercih edin. Gerçekten büyük bir alan ve yorucu bir parkur.

Biz günün planlamasını iyi yapmış olarak saat tam 14:00'te Disney Studios'a giriş yapıyoruz.

Burası bildiğiniz film seti gibi. Zaten girer girmez karşıdaki dağda yazan meşhur Hollywood tabelası sizi alıp götürüyor. Yaklaştıkça orada bir dağ olmadığını onun bir tabeladan ibaret olduğunu anlayınca şaşırmayın.

Bir tarafta Kayıp Balık Nemo, bir tarafta Armageddon, bir taraf Otel her taraf bir filmden esinti.
İlk denememizi Otel'de yapıyoruz. Şimdiye kadar en çok Mine Factory'de heyecanlanmıştım. Radarın ani hareketleri ile.
 
Otel'in kapısına geldiğinizde gerçekten kapıda sizi otel görevlileri karşılıyor, asansörün önünde sıra bekliyorsunuz. Asansör geldi diye sevindiğinizde karanlık bir odaya giriyorsunuz ve sağ köşede eski tip bir tüplü televizyondan otel filmini bilmeyenlere bir sahne izlettiriliyor. Korku filmi olduğunu ve hüzünlü olduğunu anlıyorsunuz.
 
Hafiften görüntü kararıp, oda aydınlanmaya başlıyor. Tam olarak aydınlandığında bir farkediyorsunuz ki son görüntüde ürpertiyle beklenilen odadasınız. Direkman filme giriş yapıyorsunuz. Sonra kapılar açılıyor ve otelin en alt katında kalorifer dairesi arasında asansörü arıyorsunuz...
 
Asansörün dış göstergelerine bakarsanız asansör birinci katta biraz oyalanıyor sonra 7. katta biraz bekliyor sonra 14. kata çıkıyor ve rutin bir şekilde yolcuları bıraka bırak geliyor.
 
Hı hı tam da öyleymiş... Bundan sonrasını yaşamanız lazım... Filmle pek alakası yok gibi ama var gibi... :)))
 
Armageddona gidiyoruz filmin çoğunun geçtiği sahneden çeşitli efektlerin nasıl oluştuğuna ve aktörlerin buna nasıl tepki verdiğine şahit oluyorsunuz. Emin olun otelden sonra soft bir gösteri kalıyor. Önce buraya gelin ki tadını çıkartın.
 
Kayıp Balık Nemo'da enteresan bir radar deneyimi olacaktır. Gündüz yağmur yağdığı için başka bir kaç film seti kapalı. Zaten yorgunluktan ölmek üzereyiz. 17:00 gibi çıkışa doğru yürümeye başlıyoruz. Anonslar başlıyor kapanış için. Girerken gördüğünüz kalabalıktan çok daha fazlası çıkışa doğru yürüyüşe geçiyor. Binlerce insan.
 
Ne bir izdiham var ne bir yerde trafik...
 
Belediye otobüsleri, Metro ve Tren istasyonu, çevredeki oteller ve turist kafilelerini toplayan shuttle'ler bütün kalabalığı bir anda emiyor neredeyse... Bir anda ortalıkta yoğunluktan eser kalmıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.