14 Eylül 2010 Salı

İstiklal Yolu (Kastamonu-Küre-İnebolu)

Yıllarca dinlediğimiz, okuduğumuz Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştıran olayları ve yaşandığı yerleri hep merak etmişimdir. Ulusal mücadelemizin kazanılmasında en kritik geçişlerden birisi olan İstiklal Yolu'na olan merakımız yüzünden uğraklarımız arasına eklemiştik İnebolu'yu. Kastamonu - Seydiler - Küre - İnebolu arasındaki bölüm İstiklal Yolu'nun en zorlu yarısıydı belkide.

Şimdi bu yazıyı okumaya başlamadan önce Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştıran olayları düşünmenizi rica ediyorum. Kağnılarla taşınan mühimmatlar, kundakta bebe yerine taşınan top mermileri, yeni yürümeye çalışan çocukların kağnılara tutunarak bir işin ucundan tutma çabaları, cepheye su, yemek, erzak yetiştirmeye çalışan kadınların görüntüleri gelsin gözünüzün önüne...
İşte öyle kutsal bir yol düşünün...

Kastamonu'dan İnebolu 93 km. Bu yol güzergahında Seydiler ve 63. km'de Küre ilçelerini geçiyorsunuz. İlçeye adını veren Küre Dağlarını aşarak deniz kıyısına iniyorsunuz. Yol boyunca karşılaştığınız manzara Mont-Blanc'da gördüğünüz manzaradan aşağı kalır değil. Hatta bence daha güzel. Her ikisini de görmüş biri olarak hiç fark olmadığını söyleyebilirim.
Kastamonu'dan yola çıktığınızda ilk olarak Seydiler uğrağından geçiş yapıyorsunuz. İşte buradan sonra tırmanış başlıyor. Küre Dağlarına tırmandığınızı hatırlatmam gerek. Yolların düzlük olan kısımları gerçekten çok bozuk. Sanırım bunda selin etkileri var. 30-40 dakikalık yolculuk sonunda Küre Dağları'nın üstünde dağlardan ismini alan ilçeyi dik bir yamaçta görüyorsunuz. Şehir sadece yokuşlardan ibaret ve en üst noktasında dev bir bina sizi karşılıyor. Bu bina Küre Bakır İşletmelerinin binası.

Yol Küre'nin karşı yamacından geçiyor. Küre - İnebolu arası yaklaşık 30 km olmasına rağmen burada iki misli zaman kaybediyorsunuz. Çünkü inişe geçmeye başlıyorsunuz, her an yağmur yağabilir, yolun bir tarafı yüksek ormanlardan diğer tarafı ise derin uçurumlardan oluşuyor. Hızlı gitmeniz mümkün değil. Tahmin ettiğiniz üzere yol inişli çıkışlı ve bol virajlı. Şoförün dinlenmiş bir şekilde bu yola girmesini tavsiye ederim.


Küre Bakır İşletmelerinden başlayan ve yol boyunca İnebolu'ya kadar devam edecek olan Teleferik hattının sizi şaşırtmasına izin vermeyin. Çok zekice bir girişim. Başka türlü İnebolu limanına bu kadar kolay ulaşamazdı maden.

Yol boyunca yaylalar göreceksiniz uzaklarda, yayla evlerine iç geçireceksiniz ne güzel evler diye... Artık iyice aşağılara indiğinizi hissettiğinizde bir tünel sizi karşılıyor. Tünelin üstünde şunlar yazıyor.

"Karadenizin parlayan yıldızı, İstiklal Madalyalı tek ilçe Yiğit İnebolu'ya Hoşgeldiniz"

Tünelin arkası İnebolu... İşte yol boyunca görebilecekleriniz bunlar...

Bu yazının ilk satırlarını okuduğunuzda kafanızda canlanan her nasıl bir görüntüyse, göreceğiniz doğa çok daha fazla zorlusu. Yolun her dönemecinde bir kahramanın izine rastlayacağınızı düşünürsünüz. Ya bir heykeli, ya bir hikayesi ya da onları anlatabilecek her neyse.


Bunları hayal ediyorsanız gitmeyin İstiklal Yolu'na... Çünkü bunların hiç birisi yok. Kastamonu'da bulunan Şerife Bacı Heykeli ve "Kastamonu Kurtuluş Savaşında en çok şehit veren ildir" levhasının haricinde...

Elimizde teknolojinin bir çok imkanı olmasına rağmen 1,5 saat süren yolculuğumuz, sırtında onlarca kilo ağırlığındaki top mermisi ile günlerce süren yolculukla kıyaslanamaz bile.

İstiklal Yolu'nda yaşadığım hayal kırıklığımı kimseye anlatamam.. İsterdimki buradan 2 kıta ötedeki Anzakların buradaki şehitlerine gösterdiği önemi bizde gösterelim. 93 kilometrelik yolun her bir köşesinde destanı yazanların izine rastlayalım, anılarını, hikayelerini okuyalım. Maalesef...

Şu Çılgın Türkler kitabı ve bunun gibi bazı kitapları başta Kastamonulu idareciler olmak üzere herkesin bir kez daha okumasını öneriyorum.

Artık İnebolu izlenimleri bir sonraki yazıda...
20 Temmuz 2009 Pazartesi    
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.