22 Temmuz 2010 Perşembe

IFD Bayburt'ta III

DELİ EMİN

İşte festivalin ikinci günü...

Programımız kahvaltıya müteakip, belde gösterisi yapmak ve akşam üstü mahalle gösterisi yapmak...

Her sabah olduğu gibi yine dayı ve ben, saat 06,30 gibi kalktık. Sabah temizliğinden sonra günlük eşyalarımızı hazırlayıp dayıyla birlikte, dinlenme odasına geçtik. Dayı, yola gelirken getirdiği Zeybekler ve Zeybeklik Tarihi kitabını okurken bende bişiler bulup oturudum yanına...

O gün aslında 07,30’da kalk vermiştik ve 08,30’da Kasım Abi ve Özgür’ü Saathane meydanından alacaktık. Ama saat 07,00’den itibaren Cüneyt, İbo, Kaan, Bengi sırayla uyanmaya başladılar. Kıpırdaşmalardan diğerleri de uyanmaya başladı. En son tüm koğuşu kaldırdık. Tüm tahminlerimi yanıltan bir şekilde, ekip olarak uyanma sorunumuz olmadığını anlamış bulunmaktaydım. ...

Gün içinde iki grup zeybek oynayacak, sabah oynayanlar öğleden sonra başkalarına devredecekti zeybekliği....

Yanımıza kostümlerimizi aldık ve yurdu terk ettik. İlk hedefe zamanında vardık ki Kasım Abi yok! Hiç mihmandar geç kalır mı? Ama Kasım Abi kalır çünkü kendisi Bayburt’un tamamını tanıyan nadir insanlardan. Sağa, sola selam vermekten yürüme hızı düşüyor. Tanımadığı yok maşallah...

Kahvaltı salonuna bugün erken gittiğimizi ümit ederek yanıldık. Yine ilk değildik. Halbuki o kadar da erken kalkmıştık....

Kahvaltıdan sonra, Aydıntepe ilçesinin, Arpalı beldesinde gösteri yapmak üzere yola çıktık. Belli bir yere kadar Gümüşhane yolu üzerinden gidip sonra Aydıntepe yoluna sapmak gerekiyor. Çok uzak değil 20-25 km uzaklıkta şehir merkezine..

Yolumuzun üstünde ilk olarak Arpalı beldesi çıktı. Şirin, küçük bir kasaba görünümünde. Ancak yolda gelen haberler, şirin beldenin bizim gösteri yapacağımızdan haberi olmadığı yönünde. O zaman ne yapılması gerekli? Tabiki temsili heyetimiz belediye başkanının yanına çıktı. Heyet oluşturup başkana çıkmak, bir süre sonra alışkanlığa dönüşecek. Kasım Abi, Adiloğlu, Dayı ve ben 4 kişilik İzmir heyeti, çıktık başkanlık makamına...

Sağolsun Arpalı Belediye Başkanı bizleri çok sıcak karşıladı. Ancak kendisine, ilden ekip geleceğinin bildirilmediğini söylediğinde şaşırmadık. Hiç bir hazırlıklarının olmadığını ancak 1 saat kadar sürede anonsların yaptırılıp, oynanacak yer hazır olabileceğini belirtti.

Bu arada Gürcistan ekibinin de Aydıntepe’de gösteri yapacağını bizimde oraya gidebileceğimizi belirtti. Bizde Aydıntepe’yi de ziyaeret edip 1,5 saat kadar sonra döneceğimizi belirtip makamdan ayrıldık.

Aydıntepe yaklaşık 3 km ötede ilçe merkezi. Belirttiğim gibi alışkanlık haline geldi. Hemen heyeti oluşturup çıktık yine başkanlık makamına. Başkana durumu izah ettikten sonra, ekibi yukarı getirmemiz hususunda davet aldık. Hemen aşağıya haber gönderdik, ekip yukarı geldi. Meclis toplantı salonuna alıındık ve yerlerimize geçtik. Başkan hemen geldi biraz görüşmeden sonra Gürcü grubununda geldiğini ve bir heyetle başkan odasına geçtiği öğrendik. Başkan haliyle aramızdan geçici süre ayrılmak zorunda kaldı.

Hemen fotoğraf makinasına sarıldım ve grubun, zeybeklerin fotolarını çektim. Başkan geldi ve hemen zeybekler etrafını sardı, başkana bir flama takdim ettik ve toplu bir fotoğraf alındıktan sonra, aşağıya gösterilerimizi yapmak üzere indik.

Ancak işin ilginç tarafı burada başlıyor; aşağıda hazır bekleyen iki grup ve bir oyun alanı varken, sayın başkan İstanbul’dan gelen misafir belediye başkanlarını alıp yeraltı şehrini gezmeye gitti. Başladık beklemeye. Yaklaşık 1 saatlik bekleme süresi sonunda Sivas ekibide kadroya dahil oldu ve bizimle başlayan gösteriler,Gürcülerle sona erdi.

Biz gösterilerin sona ermesini beklemeden, ilçenin bir ucunda bulunan yeraltı şehrini gezmek üzere meydandan ayrıldık.

Yeraltı şehri denilen yer Kapadokya’dakilerden farklı olarak sadece tünel gibi açılmış görünüyor. Ve iddaya göre 30 km uzaktaki Bayburt’a kadar uzanan tünelleri var. Ancak henüz ödeneksizlikten açılmamış.

Yeraltı şehrine girdik...

Daracık en küçük cüsselilerimizin bile iki büklüm girdiği bir yerde, 6 erkek Zeybek, kapalı alan fobili Eylem,Şahika, Çöpür ise devamlı acaba ”Neşet nasıl geziyor burayı?” soruları eşiliğinde tünel gezisine devam ettik. Keremcan belkide seyahat boyunca ilk defa Şahika’yı kontrol dışı bırakıp büyük bir riskle, tünel dışında kaldı.

Tünele ilk giren kimlerdi bilmiyorum ama korku filmlerinde ki efektlere benzer ürpertici sesler çıkartıyorlardı. Eylem bayıldı, bayılacak diye beklerken, tünelin sonunda başka bir yerden çıkılmadığını, girdiğimiz yerden çıkmamız gerektiğini öğrendik. Tornistan geri döndü herkes.

Tünel gezimizide yerine getirerek, Arpalı’ya doğru yola çıktık. Arpalı’ya Cuma namazı vakti vardığımızdan, bekledik cami dağılsın. Belediye başkanı bize geç kaldığımızı kalabalığın dağıldığını söyledikten sonra yavaş yavaş Cuma dağıldı. Hemen daireyi kurup başladık zeybek oynamaya. Normal olarak 6 dk sonra bitti oyunumuz ama gösteri yapması gereken Gürcüler piyasada yok!

Belediye Başkanı iyi bir insan geldi rica etti bizden, hazır kalabalığı toplamışken davul zurnayla bir şeyler çalmamızı kalabalığı oyalamamızı istedi. Bilmiyordu ki ne Cüneyt zurnacı, ne de ben davulcu. Çağırdık hemen Cüneyt’i, başladık değişik ezgiler çalmaya.

Tam bu sırada köyün zihinsel engelli iki kardeşi Emin ve Bahattin geldiler önümüze ve başladılar yapabildikleri kadar oynamaya. Oynasalar iyi devamlı istek parça gelmesi bizi zor durumda bıraktı. Çalamıyoruz desek kimse inanmayacak, Emin istediği için çalmadığımızı sanacak. Halbuki gerçek öyle değil. Biz piyasa müziklerini bilmiyoruz. Bir gözüm yolda gürcüleri ararken, bir gözümle de Cüneyt’i takip aderek çalmaya devam ettim.

Köşeden görününce Gürcüler, hemen bitirdik programı, doluştuk otobüse hemen hareket ettik. Aşağıdan haber geldi, “Gürcüler oynamak istemiyormuş” . Bak sen!!! hem festivale gel hem kapris yap. Gerçi bu programlardan bir tanesi ekstradan çıktı. Ancak biz sorun yaratmadık bunu.

Döndük Bayburt’umuza, öğlen yemeği için programımızda görünen Bayburt Kalesindeki tesislere gittik. Bayburt’u tepeden gören manzara eşiliğinde dönerlerimizi yedik. Saatlerimiz henüz 13,30 olmuş. Yemeği yiyip, kaleyi gezmek üzere kalktık ve başladık tırmanmaya. Hava sıcak, güneş tepede, herkes yoruldu. En çokta kızlar isyanda henüz oynayamadılar...

Kale üstünde şehrin fotoları çekildi, geyikler yapıldı, baktık ki her taraf taş, çok oyalanmadan tekrar aşağı indik. Dedik gidelim sakin ve serin bir yere dinlenelim akşam üstü mahallelerde oynayacaktık.

Gitsek gitsek nereye gitsek?

Kasım Abi bizi diskoya götür!

Tabiki mekanımız Halikarnas Disko oldu. Geçtik ağaç gölgesine. Cüneyt, ben ve Adiloğlu ertesi gün oynacak Artvin ekibinin müziklerini aldık bir kere. Daha sonra taktık Zeybek CD’sini zeybek oynadık. Neyse saat 17,00 oldu giyindik, çıktık bitsin gösteriler diye...

İlk önce, Kasım Abi’ye göre binlerce insanın yaşadığı, Adiloğlu ailesinin oturduğu semt (ismini hatırlayamadım) gösterimize ev sahipliği yapacaktı. Gittik 2 oyun oynadık, baktık, izleyen yok boşa oynuyoruz, diğer mahalleye geçtik.

Kaleardı mahallesi şehrin dışında bizim yurdun tam karşı tarafında kalıyor. Yeni şehirleşen bölgelerden, tüm mahalle site şeklinde apartmanlardan oluşuyor. Sokak dolu ama yaş ortalaması 5 civarı. Balkonlar dolu ama nafile aşağıda çocuklardan başka kimse yok!

Neyse biz balkonlara oynamaya başladık. Derken son oyuna girilirken, doink diye bir sesle oynayanlar haric irkildik. Herkes suratıma şaşkın şaşkın bakıyor. Bende daha şaşkın bir bakış onlara karşı...? Davul mu patladı ne?

Allahtan son oyunun son figürü, çitayla idare edebilecek cinsten....

Kazasız belasız atlatıyoruz gösteriyi, sokaklarda ki yaramaz çocuklardan eser yok efsunlanmışlar sanki, balkonlardan izleyenler alkışları ile tebriklerini gönderdiler. Alkışlardan anlaşıldığı kadarı ile izleyici sayısı 500’ü buluyordu. Zaten apartman sayısı ve daire sayısı buna fazlasıyla yetiyordu. Ama bir şey var o sokaklar tarihte ilk kez Zeybek gördü...

Çok şükür en yoğun günümüzü bitirdik.

Döndük evimize, yurdumuza, herkes sere serpe yattı. Aynı gece Regaip kandili olması dolayısı ile akşam tüm gruplar serbest program. Bizde 21.00 de yemeğe ineceğimizi belirtip dinlenmeye çekildik.

Akşam yemeğinde döner yedikten sonra. Şahika’yı garanti altına alarak 23,00’te mekanımız Halikarnas Disko’da buluşmak üzere dağıldık. Kimi internet kafeye gidip fotolarını Cd’ye aktardı, kimi gelin bohçası yemeğe gitti, kimi camiye gitti, kimide diskoda Azerilerin bizi beklediğini öğrenip oraya yöneldi. Ben internet kafeyi seçenlerdendim. Adiloğlu ile birlikte internet kafeye gittik.

Grup yavaş yavaş toplanmış, Azerilerle kaynaşmaya başlamışlar, üstlerine Amasya grubu gelmiş, oratlık ana baba gününe dönmüş. Bir de geldik herkes sahne de oynuyor. Azeriler habire oynuyorlar, bizimkilerde de temel var ya!! Bütün hünerlerini sergiliyorlar... Ne de olsa kültür elçileri Karaaslan kardeşler...

Hababam debabam Azeri oynaması Kasım Abi’mizi kızdırmış, ben gelir gelmez hemen zeybek Cd sini istedi. Vermemle beraber 10 sn içinde tüm kafe “Cepkenimizden renk almış bu dağlar” sözleri ile çınlamaya başladı. Eeeee sıra bize gelmişti. Kızlı erkekli bir doluştuk meydana, bir yerden zeybek oynamaya çalıştık, bir yandan araya girmeye çalışan Azerilere öğretmeye çalıştık. Ta ki Volkan, Kostak oynarken Azeri oyuncalardan birisi gelip piruvet atana kadar... Sen misin zeybekte piruvet atan, kostakta çift piruvet dizle bitmez mi? Belki harmandalı da biter....

Gece de bitti...

Döndük yurdumuza...özlemişiz be...

Bu arada internet kafede öğrendiğim bazı konular vardı festival ile ilgili, yazmak istemedim ama yazmam için şanslarını hala zorluyorlar. Tanımadığımız bir kent olduğu için bazı olaylara anlam verememiş halka mal etmiştik. Ama internet kafede öğrendiklerim hiç hoş şeyler değildi. Olaylara başka bir açıdan bakmaya başlamış ve hak vermiştik. Yeri gelirse hikaye bittikten sonra bu konu ile ilgili yazımı okuyabileceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.