21 Ağustos 2014 Perşembe

Parklar ve Bahçeler Kılı

Baba olduktan sonra daha iyi anladım Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü'nün anlamını. Kentimizin park fakiri olduğunu istatistiklerle önünüze sürmeye gerek yok sanırım. Detaya fazla girmeyeyim net ifadelerim olacak. Aynı zamanda sert giricem birilerine. Ayrıca hassasım bazı belediye görevlilerini de göreve davet edeceğim sürekli. 

Ama öncelikle bir gün bir köpeğini çocuk parkına sıçırttıran bir hayvan sahibine o dışkıları yedireceğimi şimdiden beyan ederek başlamak istiyorum. Bana hayvan düşmanı diyemezler çünkü değilim,imkanım olsa ilk hayvanlarla dolu bir çiftlik yapmak isterim. Ama bazı hayvan sahiplerinin düşmanıyım. Hayvan seviyorum diyerek onları apartman dairesine tıkıp, çişini bile günde bir kez bir saatte yaptıran acımasızlardan bahsediyorum. Laf söyledik mi hepsi Panter Emel. Kendilerini bir yere tıksalar ve günde bir kez işetseler ne olur acaba? Hadi ona da ses çıkartmayalım hayvanı sevdiğimizden. Peki o hayvanı günde bir kez dışarı çıkartıp sonra da çocuk parkına işetmelerini sıçırtmalarını nasıl izah edecekler? Benim çocuğumdan daha mı kıymetli köpeğinin boku? O zaman tuvalete yapmayı öğret. Ya da uzak dur parklarımızdan. Bir gün yedireceğim birine gazetelere çıkacağım. Çocuğumdan utanıyorum... 

Parklarımızın genel durumuna gelince ülkemizden 4 çeşit parkımız bulunuyor. Çocuk oyun parkı, büyükler için spor parkı, büyükler için oturma parkı (ki bu geceleri açık meyhane ve kenef) ve de belediyeleri ne idüğü belirsiz projeleri ile oluşturulmuş garabet parklar. 

Çocuk oyun parklarına hangi belediyelerin baktığı belli değil. Parktaki banklarda bir belediyenin ismi yazıyor, şikayetlerimizi o belediyeye yazıyoruz. Geri dönüyorlar bir kaç gün sonra o parkı şu belediye elleçliyor. Ona yazıyoruz ilgileniyoruz diye cevap geliyor ikinci cevap yok. 

Çocuk parklarının durumu allaha emanet beyler, bir gün birinin canı yanmadan uzman kişilerle iletişime geçip, düzenlemelerinizi yapmanızı salık veririm. Çocuklar oyun parkında survivor'da gibiler. Hakikaten sağ salim hayatta kalmaya çalışıyorlar. 

Bildiğiniz üzere parkları 1-10 yaş arası çocuklar kullanabiliyor. Bunların üstü de kullanıyor da neyse. Kaydırağın bir merdiveni var anlayabilene aşk olsun. Askerde boy boy direklere basarak 8-10 adımda boyu aşan bir yükseklikten atlatan bir mekanizma vardı. Hemen her askeriyede vardır. Onlara benziyor kaydırağın merdiveni. İki basamak arası uçurum. (Çocuk gözüyle) Bu arada basamak dediysek enli bir şey sanmayın canım. Bildiğin ince su borusu. Ayağının kayması ile kırılması arasında sadece 3 mm'lik bir boru var. Üstelik 7-8 basamaklı bu merdiveni tırmanmayı başarı ile tamamlayan çocuklar tam dikileceklerken 70 cm.lik bir borunun altından eğilerek geçmeleri gerekiyor. Hatırlatırım 70 cm. , bir çocuk 1 yaşındayken ki boyu. 7-8 yaşlarında bir çocuk 1 metreyi çoktan geçmiş oluyor. Hadi bunu da geçtik. Yani İrlanda Masası'ndan sonra İtalyan Çukurunun gelmesi gibi bir şey var önümüzde. O da 5 basamaklı 90 derecelik açıyla yere sabitlenmiş yeni bir merdiven. Yani bildiğin ipe tırmandıracaklarmış ta acımışlar gibi. Bunu da geçen çocuklarımız kaydıraktan gururla, şerefle, şanla kayma hakkını elde ediyorlar. Tabii oraya çıkabilen çocuğun ailesinin aşağıdaki görüntüsü de dillere destan. Göğüsler kabarmış, benim çocuğum benim torunum diye. Çocuk kaydıktan sonra öyle bir alkış kopuyor ki sanırsın Nobel'e aday gösterildi çocuk. Ama aileler haklı. Çocuk oraya gelene kadar kaç kez ölüm tehlikesi atlattı. Sevinmeyecekler de kim sevinecek. 

Çocuk parklarının vehametini gözler önüne sermek için böyle bir yazıya ya da acı bir olaya ihtiyac yok. Bir uzman kişi ile bir kaç parkın gezilmesi yeterli. İddiam o dur ki hiç bir park sınıfı geçemez. 

Büyüklerin parklarına hiç girmeyeceğim çıkamam sonra işin içinden....  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.