17 Aralık 2012 Pazartesi

Yeniyıl Programı (Geçmişten Geleceğe)

Ölmeden önce mutlaka yapmalıyım dediğiniz neler var? 

Benim çok var.. 

Unutmayayım diye bloga yazacağım. 

Yapayım diye kendime sürekli hatırlatma koyacağım. 

Mutlaka yapacağım... 

İşte bunlardan birisi, Noel ile ilgili.  Listeme de yeni eklendi. Ama önce yılbaşı denilince ne geliyor aklıma onu yazacağım... 

Yeni yıl heyecanının eskisi kadar yaşayamıyorum derken karşıma çıkan bir gazete haberi ve bir e-posta bülteni ile ölmeden önce mutlaka yapmalıyım dediğim şeyler listesine bir Noel etkinliği dahil oldu. Bu konuya sonra başka bir yazıda değineceğim ancak önce Hristiyan aleminin en önemli dini bayramlarından birisi olan Noel ve akabininde yeni yıl şenlikleri ile dolu bir haftaya yaklaşırken, bizde durumlar nasıl ona değinmek istiyorum. 


Küçükken çok fazla imkanımız yoktu. Tek kanallı TV, çok zengin olmayan alışveriş imkanları, tüketim değil üretim toplumuyduk... Özal iktidardaydı ama henüz savurgan ve müsrif bir millet değildik o zaman... Fikir bile üretebiliyordu büyüklerimiz... Dolayısı ile şimdiki gibi caf caflı mağazalar ve AVM'ler yoktu.. 

Ama sımsıcak bir aile ortamı vardı. Hazırlıklar yapılır, hediyeler alınır, her zaman nasip olmayan mükellef sofralar kurulur, içkiler, hindiler, muzlar, mısır patlakları, kestaneler, tombalalar, vs vs vs ... 

TV'ler tek kanallıydı belki ama tüm sanatçılar evinize gelirdi. İşte bu yüzden lügatımıza P.T.T. kavramı girmişti.(pijama-terlik-televizyon) Sizin programınızı soranlara PTT diyerek geçebilirdiniz. Herkes saygı duyardı çünkü en baba gazinodan daha iyi program sunardı... Hemde sıcak aile ortamında... Hele TV'de Milli Piyango Çekilişi, Dansöz'ün çıkışı, Zeki Müren, Erol Evgin, Emel Sayın ... gibi sanatçıların çıktığı anlar sohbet bile kesilirdi.. 

Sonra biraz büyüdük. Arkadaşlarla kutlamak istemeye başladık. Binbir zorluklarla ebeveynlerden alınan izinler, yapılan hazırlıklar, biriktirilen harçlıklar...  Bu dönemde bir çok TV kanalı başlamıştı yayına.. Yine bir çok yılbaşı programı yapılır oldu ama üst üste denk geliyor tercih yapmak zorunda kalıyordunuz. Biz ise gençliğin verdiği heyecan ve arkadaşlarla kutlama özgürlüğünün tadına varabilmek için dünyanın en adi şantözlerinin çalamadığı ezgilerle çılgınlar gibi eğleniyorduk.. Tabi alkolün etkisiyle... 

Sonra biraz daha büyüdük. Elimiz para görmeye başladı... Arkadaşlarlaydık yine ama bu sefer geceye ilk ailenin gönlünü alarak giriyorduk. Sonra arkadaşlardan birisinin evinde devam ediliyordu geceye... Hazırlıklar daha pratikti... Alkol daha fazlaydı. TV olsa da olurdu olmasa da ... Zaten programlarda ne var bilmiyorduk. Gecenin bir vakti ya bir oyun oynanır ya da sokak  kutlamalarına katılınırdı. 

Daha da büyüyüp evlendik... Bazılarımız çoluk çocuğa karıştı... Arkadaşlarla kutlama güzel anılar olarak geride kaldı... Ya aile ile kutlama seramonisine geri döndük. Ya da kendi başımıza çocuklarımızla evde oturmaya başladık. Zaten uyabileceğiniz bir program kalmamıştı çevrenizde, zaten olsada çocuk/lar müsade etmezdi. Aksi gibi TV'ler de artık yılbaşını sıradan günlere çevirmişti.. Artık Yılbaşı programı olarak ya defile ya da bir dizinin yılbaşı özel bölümü yayınlanıyordu. Ne bir sanatçı, ne bir eğlence... Giderek sıradanlaştı... Ama maalesef bizde geçmişte tüm alternatifleri tüketip, yaş itibari ile ilk başta ki eğlence seçeneğine dönmüştük. Değişen sadece etrafımızın bu heyecana olan bakışıydı... 

İşte bu heyecansızlık içerisinde okuduğum bir haber ve bir bülten önümüzdeki seneler için kendime hedef koymama neden oldu. 

Ölmeden önce yapmam gerekenler listesine girdi... Önce listeyi bir yayınlayayım... Sonra onları tanıtım mutlaka gidip yazacağım... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.