3 Kasım 2011 Perşembe

Serzeniş ve İnat

Bu yazı bir anı değil... Bu yazı bir deneme değil...

1 yıldır denediğim ve sinirlendiğim bir olayın anlatımıdır.

Sinirle  yazmadım ama yazarken sinirlendim bir kez daha...

Bu yazı; Emlakçılara olan öfkemi döktüğüm ve onlara karşı ön yargılarılarımın doğrulanmasından duyduğum sinir bozukluğunu anlatıyor...


Ev alacak parayı biriktirmek günümüz koşullarında çok zor. Mort-gage kredileri sayesinde ev sahibi olabileceğimizi umuyorduk. Özellikle ev aramaya başlamadık ancak sokaklarda gezerken bakınarak geziyorduk. İnternet sitelerinden bakınmaya başladık. Sonraları zaman zaman  emlakçılar ile görüşmelere başladık. Çünkü her 10 satılık evden 8'i emlakçıdan satılık.

Bilindiği üzere satışlarda emlakçı; alıcıdan ve satıcıdan %3 komisyon alır. Yani ben 100 bin Liralık bir ev alırsam o ev benim için 103 Liraya gelir. 3 Lira'da Emlakçıya öderim. Aynı şekilde ev sahibi de 100bin TL'ye sattığı evden 97 bin TL alır. Bir ev satışından 6000 TL.

Ne kadar büyük bir para değil mi?
Memurun, işçinin 4-5 ayda kazandığı bir para.. Bir ev satışından kazanıyorlar.
Neyse allah daha çok versin kazansınlar. Benim gözüm ceplerindeki parada değil. Benim sözüm işlerine, müşterilerine olan saygılarında.

Bence, bir emlakçı bu paraları hak ederek kazanabilmesi için bazı koşulları yerine getirmelidir.

Satıcı açısından işler kolay, hiç bir şeyle uğraşmadan evi satılıyor. Telefon cevapla, ev gezdir derdi yok. Pazarlama stresi yok. Böyle olunca ev satışından belli bir payı ödemesinde bir sakınca yok.

Peki ya alıcıdan para almanın mantığı nedir? Ya da para alınacaksa ne gibi hizmetler sunmalıdır.

Evet ev gezdirmelidir, telefonda bilgi vermelidir. Bunlar olabilir ama her gezdiğiniz evi satın almıyorsunuz.

1 yıl içerisinde yaklaşık 25 Emlakçı ile görüştüm. Yaklaşık yarısı ile en az bir ev gezdim. Çeşitli sebeplerden evlerle ilgili anlaşma noktasına gelemedik. Ben almayı düşündüğüm evin özelliklerini ve bütçemi yazdırdım, telefonumu bıraktım, acelem olmadığını, yatırım amaçlı almadığımı o yüzden zamanı iyi değerlendirmek istediğimi belirttim. Ne zaman olursa olsun ellerine benim aradığım özellikte evler denk gelirse aramalarını istedim. Hiç birisi hayır demedi.

1 tanesi de geriye dönüp arasın be...

Benim için en ufak bir çaba sarfetmiyorlar, evi ben buluyorum, telefonu ben açıyorum onlar sadece telefonda bilgi veriyorlar... En fazla gelip evi gezdiriyorlar. Ama gel gör bana başka en ufak bir hizmeti bulunmamasına rağmen benden dünyanın parasını istiyorlar.

Kimse kusura bakmasın, bende o zaman dünyanın en kolay işi Emlakçılıktır diyebilirim. Ne risk var, ne masraf var, ne imalat, ne ham madde, ne işçi ne de bir şey...

Madem öyle işte böyle emlakçıdan ev almayacağım. Gerekirse 5 yıl daha ararım. Ama bana hizmet etmeyen emlakçıyı zengin etmeyeceğim. Her işin bir adabı var her kazancın bir karşılığı...

Önce hizmet sonra para...

1 yorum:

  1. Nisanda bir ev almış biri olarak yüzde yüz katılıyorum size. Hatta daha ileri gidip çoğunun sahtekarlığa meyilli olduğunu söyleyebilirim,gördüklerimden.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.