24 Mayıs 2011 Salı

Belen Kahvesi

Bozüyük Pınarbaşı'ndan dönerken önümüze çıkan bir çatalda kararsız kalmıştık. Kararımızı verdik...


Yıllarca dinlediğimiz bir türkü Ormancı, yıllardır geçtiğimiz bir yol İzmir - Muğla yolu. Tabelasını her gördüğümde bir engel çıktı. Ya da üşendim. O tabelaya uyup içeri girmek bu zamana nasipmiş.

Ancak önce Bozüyük'e gittiğimiz için ara yollardan gideceğiz. Bozüyük'ten 3 şekilde Belen Kahvesi'ne gidilebilir. İlk yol Bozarmut'a çıkıp Muğla istikametine giderek 2 km sonra Belen Kahvesi tabelasını izlersiniz. Ki bu en uzun yöntemdir. Ancak Bozüyük'ten gelmiyorsanız o zamanda en kısa yoldur burası.

İkinci yol Bozüyük'ten Bağyaka Köyü üzerinden Çaybükü'ne ulaşabilirsiniz. Bu arada Çaybükü Belen Kahvesi'nin olduğu köy. Bu yol biraz dağlık bir alandan gider.

Üçüncü yol ise Gökpınar Köyü üzerinden Çaybükü'ne en kısa zaman ve mesafede ulaşırsınız. Biz bu yolu tercih ettik.


Belen Kahvesi'nden Bakılan Ova
 Gelinciklerle dolu tarlalarda envai çeşit nebadat gördük. Çok güzel manzaralar ve doğayla içiçe bir yol.  Ancak Gökpınar'dan sonra ormanlık bir alana giriyorsunuz ve dağların arasından Ormancı Türküsünde geçen ovaya geliyorsunuz. Karşıda şirin bir köy görünüyor. İşte türkülere konu olan bu acıklı olayın yaşandığı köy orası. Her müsibette bir hayır vardır dedikleri bu olsa gerek. Tipik bir Ege köyü olan Gevenes yani Çaybükü, şimdi geçimini tarımın yanısıra turizmden kazanıyor.

Neyse önce köye girelim. Köyün girişinde ve sonrasında genelinde Belen Kahvesi'nin etkileri görünüyor. Bütün tabelalar buna göre düzenlenmiş. Öyleki Belen Kahvesi'nden 150-200 metre önce zorunlu bir park alanı var. Oraya aracınızı park edip, köyün el emeği göz nuru, tarımsal, hayvansal ve el işi ürünlerinin satıldığı pratik dükkanların önünden yürüyerek geçerek kahveye ulaşıyorsunuz. Taktik çok zekice.

Belen Kahvesi köyün ve ovanın ortasında bulunan küçük bir tepenin tam ucuna kurulmuş. Çıkar çıkmaz ilk yaptığınız iş ovaya bakmak oluyor. Bu gerçekten normal çünkü yıllardır dinlediğiniz türküde buna şartlandınız.

Bay Mustafa, Ormancı ve Muhtar Tevfik
Belen Kahvesi'nin türküsünü dinlemişsinizdir elbet ancak hikayesini dinlememiş olabilirsiniz. İşte türküye konu olan olay;

Çaybükü Köyü'nün o zamanki adı Gevenes'tir. 7 Temmuz 1946 günü civardaki ormanlık alanlardan birisinde yangın çıkar. Ne yapsalar ne etseler yangını söndüremezler. Ormancı Mehmet İn (Sarı Mehmet) Gevenes köyüne gelerek yardım ister. O sırada köyün kahvesinde  Muhtar Tevfik Cezayir ile köyün önde gelen isimlerinden Mustafa Şahbudak (Bay Mustafa) dama oynamaktadır. Ormancı yardıma ihtiyaçları olduğunu söylediğinde, Muhtar bütün köylünün tarlalarında olduğunu gelemeyeceğini söyler. Ormancı bir kaç kez ısrar etsede dama oyuncuları oralı olmazlar. Bu sırada Ormancı sinirlenerek dama masasını dağıtır. Muhtar ve Bay Mustafa tekrar oyunu dizerler. Tekrar masayı dağıtan Ormancı'ya sinirlenen Bay Mustafa onu tokatlar. Ormancı ise bu hareketin ardından kamasını çıkartarak Bay Mustafa'ya savurur ve onu yaralar. Bay Mustafa'da üzerindeki tabancasını çıkartınca Muhtar araya girmek ister. O sırada Bay Mustafa köyün çok sevilen muhtarını 2 kez vurur. Ormancı bu olay üzerine kaçmaya başlar. Bay Mustafa'da sinirle peşine düşer ve ardından açtığı ateşle Ormancıyı ayağından  ve kalçasından vurur. Köylüler araya girerek silahı elinden alırlar. Bu sırada çok kan kaybeden Muhtar kan kaybından ölür.

Bu trajik olay köyde ağıtların yakılmasına neden olur. Pisili Kemancı Tahir ise olayı anlattığı bir ağıt besteler. İşte o ağıt şimdilerde bildiğimiz Ormancı türküsüdür. Müzeyyen Senar'ın okuması ile Türkiye çapında bir üne sahip olmuştur.

Kahveye çıktığınızda olayın kahramanlarının hikayelerini tek tek okuyabilirsiniz. Ayrıca çok güzel dekore edilerek maket ve mankenlerle canlandırma da yapılmış. Öğreniyoruz ki kahvenin yenilenmesi henüz çok yeni. 10 senelik bir geçmişi var.

Kahvede ovaya bakarak kahvenizi yudumlayabilir, dama oynayabilirsiniz. Gerçekten görülesi bir manzarası var.

Dönüşte ise gördüğünüz dükkanlardan tamamen organiz salça, pekmez, erişte, bal, reçel, otlar, nar ekşisi gibi ürünlerin yanısıra mevsim meyve ve sebzelerinden de alabilirsiniz.

Burada konunun biraz dışına çıkıp eleştirilerimi yazmak istiyorum. Neredeyse Türkiye'nin turizmini tek başına ayakta tutan Muğla, Yöneticilerinin sadece ve sadece deniz ve arkeoloji turizm kaynağı sandığını bir kez daha anlamış bulundum. Kerimoğlu, Belen Kahvesi, Karabağlar, Keyf-oturağı gibi birbirinden değerli kültürel değerlerimiz olmasına rağmen ne Muğla Valiliği ne de Muğla Kültür Müdürlüğü resmi sitelerinde bu kıymetlere değer veripte sitelerinde yer vermemişler. Varsa yoksa Bodrum, Marmaris ve Fethiye...

Günün birinde Pınarbaşı'nda karnınızı doyurup Belen Kahvesi'nde kahvenizi yudumlamanızı öneririm.

Çıktım Belen Kahvesine Baktım Ovaya

Belen Kahvesi Hatırası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.