14 Eylül 2010 Salı

Zonguldak - Ereğli

Amasra'yı terk etmek gerçekten zor oluyor. Ama rahatlıkla söyleyebilirim ki, Amasra çok keyifli bir yer. Tatilinizi burada geçirmeyi planlıyorsanız çok doğru bir karar verdiğinizi söyleyebilirim.

Rotamızı Bartın üzerinden Çaycuma, Zonguldak istikametine çeviriyoruz. Amasra - Bartın arası çok yakın 18 km. Amasra'dan sonra Bartın'a girmeden kenarından geçip gidiyoruz. Çaycuma - Zonguldak istikametini takip edip tekrar uzaklaştığımız deniz kıyısına inmeyi planlıyoruz.

Çaycuma, son günlerde meşhur olan bir yer. Sel felaketinin izlerini taşıyor olsa da, esas ününü yeni açılan havaalanı sayesinde alıyor. Çaycuma'ya gelirken yol üzerinde işte burası havaalanı derken, radyoda bir habere dikkat kesiliyoruz; "Çaycuma Havaalanı açıldı. Alana inen ilk uçak Almanya'dan geldi. Resmi kaynaklardan alınan bilgiye göre uçaktan 15 yıldır kırmızı bültenle aranan bir kaçağın indiği öğrenildi". Bu haberi yerinde dinlemek çok enteresandı ama işin komik tarafı uyanık kaçağın nasılsa inen ilk uçak arama tarama yapmazlar düşüncesinde olmasıydı.

Yol kenarında bahçesinde yetiştirdiği sebze/meyveleri satan satıcılardan birisinin yanında durduk. Orada teşhir edilen salatalık (ki ben hala acur olduğunu iddia ediyorum), domates, biber ve karpuzu tezgahın hemen arkasına inerek kendiniz topluyorsunuz. İşin esprisi burada. Bahçeden topla parasını öde ve afiyetle ye.

Sağlı sollu bahçeler ve ormanlar insanı gerçekten yeşile doyuruyor. Fındık mevsiminin yaklaşmış olması da yöreye ayrı bir güzellik katıyor. Dallarda meyveleri görmek çok mutlu ediyor bizleri.

Zonguldak'a inen yol dimdik iki dağın arasında kalmış bir vadiyi takip ediyor. Yemyeşil görüntü bu kentin kömürü ile meşhur olduğu hissini akıllara getirmiyor. Ne zamanki şehre giriş yapıyorsunuz, o zaman yeşilliğe rağmen kömür tozlarını hissediyorsunuz.

Zonguldak deniz kenarında, limanı ve kömürü ile ünlenmiş Batı Karadeniz'in modern görünümlü bir şehri. Konum itibari ile gerçekten çok güzel bir yerde. Şehrin planlaması da çok bozuk değil. Ancak anladığım kadarı ile kömürü karası şehrin görüntüsünde etkili. Ama dikkatlice inceleseniz bile bir pisliğe rastlamanız mümkün değil. Bir uyarı, otoparkları İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirler kadar pahalı. İlk saat 5 TL sonraki her saat için 1 TL ekleniyor.

Kara Elmas Üniversitesi, Kömür İşletmeleri ve Liman sanırım şehre en çok damgasını vuran kurumlar. Liman çevresinde deniz kenarında konuşlanmış cafelerde yiyeceğin her türlüsünü ve taze balıktan yapılan ızgaraları bulabilirsiniz. Şehrin merkezine çok yakın bu yerlerden kolayca çarşıya ulaşabilirsiniz. Gece kalmadık ancak civarda gece gidilebilecek çok güzel restaurantlar olduğu bilgisini Zonguldaklı bir arkadaşımız verdi.

Zonguldak'tan ayrılırken sahil boyunca batıya doğru Ereğli yolunu takip ediyoruz. Ereğli'ye kadar güzel manzaralar bize eşlik ediyor. Bir tarafımız deniz bir tarafımız yeşil. Burası Ege ile Karadeniz özelliklerinin ikisini birden taşıyan bir coğrafya herhalde.

Ereğli'ye varmamız çok sürmüyor kentin girişinde ilk intibamız burasının Zonguldak'a göre daha modern ve temiz olduğu yönünde. Kardemir nasıl ki Karabük'ün çehresini değiştiriyorsa burada da Erdemir'in de Ereğli'nin görünümünü değiştirdiğini ve ekonomisini ayakta tuttuğunu görebiliyorsunuz. Kentin sahili boyunca batıya doğru gittikçe büyük tersaneler dikkatinizi çekiyor. Kentin batı çıkışında çok güzel plajlar ve tesisler var. Perşembe günü öğle saatlerinde orada olmamıza rağmen yaklaşık 10 km boyunca süren plajlar şeritinde iğne atsanız yere düşmeyecek manzaralarla karşılaşıyoruz. Plajları geçer geçmez doğal seyir terasları muhteşem Karadeniz manzarasın izleme imkanı sağlıyor.

Ereğli, Amasra kadar olmasa da Batı Karadeniz'in turistik görünümlü bölgelerinden birisi. Bir sonraki uğrağımız Akçakoca'ya doğru fazla vakit kaybetmeden devam ediyoruz.
Bir sonraki yazı Akçakoca...
 
23 Temmuz 2009 Perşembe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.